Sunday, April 12, 2009

Çocuklar ve Bahar: Allerji ve astım açısından ne ifade etmeli ?

Allerjik hastalıklar ve astım çocuklarda en sık kronik hastalık grubunu oluşturur. Yaşamakta olduğumuz bahar günleri için bu grubun ayrı bir önemi var. Çünki 2009 kışı astımlı çocuklarımız için gerçekten çok zor geçti. Özellikle iyi tedavi imkanı bulamayan astımlı çocujlarımız özellikle Aralık ayından bu yana sık geçirilen viral enfeksiyon salgınları ile çok sık atak geçirdi. Çocuklarımız, aileler ve biz Çocuk Allerji ve Solunum kliniği olarak çok üzücü günler yaşadık. Kış şu an için pılıpırtısını toplayıp kaçmak üzere. Ama bahar hızlı bir hava sıcaklığı artışı ile aniden çevremize hakim oldu. Doğal olarak da hem bahar nezlesi olarak bilinen burun ve göz alerjisi çocuklarımız için ızdırap olmaya başladı. Hele astımda olduğu gibi bu açıdan yeterli ve kaliteli bir sağlık hizmeti alamayan çocuklarımız için bu daha da ağır bir hastalık yükü oluşturmakta. Bu ızdırabın ise belki görünmeyen bir ucunu ise bizler çekmekteyiz. Çünki hala mebzul miktarda polen alerjisi olan çocuk kliniğimize acil astım atağı, çok ağır ve yaşam kalitesini bozan gözlerde yanma ve çok ciddi burun tıkanıklıklıları ile gelmekte. Bir çoğu bu yakınmalarla çocuk uzmanı tarafından görülen çocukların tanı almaması ve bunun özellikle birimimizin en yakınında olan Manisa merkezden gelmesi düşündürücü.. Ancak diğer bir üzücü yönü ise bu yakınmalarla üniversite hastanemize başvuran astımlı çocuklarımız için yatak bulunmamasıdır. Günde ortalama 60 hasta başvurusu olan çocuk alerji ve solunum polikliniği maalesef iki yatak kapasitesine ve son derece yetersiz doktor sayısına sahiptir. Bu nedenle bu çocuklarımız için en rasyonel çözüm Çocuk Allerji ve Astım Derneği’ miz aracılığı ile kurulacak olan bir hastane olacaktır.


Bahar aylarının başlaması ile önce zeytin poleni ve daha sonra da ot poleni alerjenleri atmosfere yayılmaktadır. Atmosferdeki polenler rüzgar il etrafa yayılırken allejik olan çocukların göz ve burununa yapışır. Yapışan polenler burada nezle halinde boğazda olan yanma ve salgı artışına neden olan mikrobik olmayan iltihabi (yangısal) bir reaksiyonu başlatır. Bu nedenle çocuklarda gözlerde yanma, sulanma ve kaşınma olur. Ayrıca burunda da kaşıntı, hapşırma, su gibi akıntı ve tıkanıklık olur. Çocukların göz kaşıntıları bazen tümüyle günlük yaşamlarını bloke eder. Sürekli hapşıran ve burun tıkanıklığı olan çocuk arkadaşlarından kaçmaya başlar. Gece burun tıkanıklığı ise uyku düzenini bozarak gündüz konsantrasyon eksikliğine neden olur. Bu ise oyun ve okul başarısını ciddi olarak düşürür. Bu çocukların % 25-65 inde astım da vardır. Bazılarında ataklar halinde bazılarında ise sadece doktorun fark edebileceği sıkışmalar olur. Bazen ise çocuk geçmeyen bir nezle hali ila baş başa kalır. Yada sürekli sinüzit geçiren, kulak ağrısı olan bir çocuk olarak ızdırabı ile başbaşa.


Yani bahar aylarında görülen polen alerjisi, sadece göz kaşıntısı ve hapşırma olan basit bir hastalık değildir. Bu nedenle hapşırık deyip geçmek çok ama çok yanlış bir farkında olunmayıştır.


Bu kadar önemli bulguların görülmeyeşinin nedeni nedir ? Dikkat edilirse bu çocukların bulguları kış aylarında görülen nezle ile aynıdır. Bu nedenle bu çocuklar sık sık nezle ilaçları kullanır. Bu ilaçların içinde de bol miktarda antihistaminik denilen alerji ilacı olduğu için bulguları baskılar. Ancak devam eden yangı sinüzit veya kulak iltihabı yapınca sıkça da kullanılan antibiyotikler bu bulguları daha da baskılar. Ama her kullanılan gereksiz antibiyotik alerjik yangıyı daha da arttrır. Maalesef ki hala çocuk uzmanı arkadaşlarımız başta olmak üzere meslektaşlarımız çok sık antibiyotik kullanmaktalar.

Polen alerjisi olan çocuklar için astım riski diğer önemli bir konudur. Bu çocukların astımı kış aylarında olan ev tozu akarı alerjisine göre daha az ağırlığa sahip olduğu için sıklıkla atlanır. Ayrıca da yanlış bir inanış polen alerjinde astmın olmayacağıdır. Çocukların öksürükleri burun tıkanıklığına bağlanarak önemsenmez. Siz göremezseniz çocuklar tabiî ki tam olaraka anlatamayabiir ama resime dökebilirler. Aşağıdaki resim alerjik bir çocuğun hastalık anında nasıl karanlık bir dünyada ama tedavi edilince nasıl güzel bir dünyada yaşadığının hissettiren bir çocuğumuzun resimidir. Ayrıca da son zamanlarda lökotrien antagonisti denilen ilaçların polen alerjisine bağlı burun nezlesinde de çok sıklıkla kullanılıyor olması astım bulgularını baskılayabilir.


Bütün bunlar için ne yapabiliriz ? Bahar ayındaki alerjik rinit dediğimiz polen alerjisine bağlı bahar nezlesinden ve astımdan çocuklarımız nasıl koruyabiliriz ? Bu hastalık grubu çocukların ortalama % 12 sini oluşturmakta. Bu kadar çocuğun alerji ve astımdan dolayı yaşam kalitesinin bozulması çok ciddi bri sağlık sorunu. Bunun çözümü birinci basamak sağlık hizmeti veren meslektaşlarımızın, ikinci basamak sağlık hizmeti veren çocuk uzmanı arkadaşlarımızın daha duyarlı olması ve ailerin bu konuda bilinçlendirilmeleridir. Tabiki biz üçüncü basamak olarak yeterli sağlık hizmeti verecek olan polklinik odası, servis yatağı ve doktor sayısına sahip olabilmemizdir. Ancak sadece hastaen ortamında bu hşzmet ve bilinci olup sosyal ortam ve aile bazında devam etmemesi başarısızlığa neden olabilir. Bunun da sağlanmasında Çocuk Allerji ve Astım Derneğimiz görev üstlenmiştir. Derneğimiz bu görevini yerine getirmek üzere 2007 yılından bu yana hem Manisa merkezde, hem de ilçelerimizde aile eğitim toplantıları yapmakta, kitap ve broşür basarak bu eğitim toplantılarını kaynak açısından da desteklemektedir. Ayrıca her bir sağlık hizmeti basamağında çocuk alerjik hastalıkkarı ve astım açısından entegrasyonu sağlayabilmek için birinci basamak sağlık hizmeti veren meslektaşlarımızın Aile Hekimleri Derneği ile ortak toplantılar yapacaktır. Ayrıca derneğimiz sadece bölegemiz çocukları değil, tüm ülkemizin çocuklarına da hizmet etmeyi hedeflemiştir. Bu nedenle dernek başkanı Doç. Dr. Hasan Yüksel’ in her yıl konuşmacı olarak katıldığı Ulusal Allerji ve Klinik İmmünoloji Kongre’ sinde “Allerjik Çocuklarımız, Astım ve Resim” isimli bizim çocuklarımız tarafından çizilen resimlerin olduğu bir sergi açılmaktadır.

Her şey sağlıklı bir nesil ve rahat nefes alabilen bir toplum için olmalı.




Doç. Dr. Hasan YÜKSEL

Çocuk Allerji ve Astım Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı

Friday, July 25, 2008

Çocuk ve Atopik Dermatit (Çocukluk Egzeması)


Çocuk ve Atopik Dermatit (Çocukluk Egzeması)

Bu blogun organik bütünlüğü açısından bir parçası niteliğinde olan http://www.cocukalerjiklinigi.com/ adresinden çocuklarımızda görülen atopik dermatit hakkında yeterince bilgiye sahip olabilirsiniz. Bu hastalık bebeklik döneminden başlayan ve erken çocukluk döneminde sürecini tamamlayan bir deri alerjisi. En temel bulguları kaşıntı, deride kızarıklık, kuruluk, kabarıklık ve egzemamsı görünüm. Ancak birkaç kelimeye sığan bu bulgular çocuk ve özellikle anne olmak üzere ebeveyneler için gerçek bir ızdırap. Çünki çocuk genelde gece kaşınır. Bu kaşıntı uykusunu öyle bozar ki, uykuluk hali gündüz devam eder. Bu gözlenebilen yönü. Bozulan uyku ritmi nedeniyle büyümesini sağlayan “büyüme hormonu” normal uykuda salındığı için, bu horman salınamaz. Sonuç olarak büyümesi de duraklar.

Gece yeterince uyuyamayan çocuğun gündüz ruhsal durumu alt-üst olur. Bu bebeğin ve çocuğun huysuz, huzursuz, dikkatsiz ve hoşnutsuz olmasına yol açar. Sürekli mızıldayan çocuk ailede bir süre sonra tükenmişliğe yol açar. Aile ve çocuk bu ızdırap dolu günlerle baş başa kalır. Çocuğun üç yaş üstünde deride kaşınan lezyonları fark etmesi ile ayrı bir huzursuzluk, depresyon ve akranlarından farklı bir hasta olma hissi psikososyal dünyasını altüst eder. Bu aile için ayrı bir ızdıraptır.

Hastalığın bulguları yalnızca deri ile sınırlı değildir. Bu bebek ve çocukların önemli bir kısmında inek sütü alerjisi ve katkı maddelerine tahammülsüzlük vardır. Ayrıca daha da fazla oranda bu hastalarda astım ve polen alerjisi görülür. Hem hastalığa, hem bu tür birlikteliklere ve hem de ruhsal komplikasyonlara hakim olmak için bu çocuğa ve ailesine ait özel bir tedavi ve izlem planı yapmakla mümkündür. Bu çocuklar için tedavi özel ve kişisel olmalıdır. Aksi takdirde başarısızlıkla sonuçlanır. Bu nedenledirki İzmir, İstanbul, Ankara gibi bir çok büyük ilimizde yaşayan atopik dermatitli çocuk kendi halinde dolaşmakta, her önüne gelen konfeksiyondan bir tedavi önermekte ama terzilik yapılmadığı için başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Bir çok hekimi gezip bir çok kurumda görülen dört yaşındaki atopik dermatitli çocuğu için bize ilk başvurusunda babasının gece gündüz kaşınmalarına dayanamayıp intihar etmeyi düşündüğünü ağlayarak ifade etmesi, meslek hayatımdaki en dramatik anlardan birisidir.

Bir çok atopik dermatitli bebeğimiz ve çocuğumuz da şu anda ebeveynleri ile birlikte aynı ızdırabı yaşamaktadır. Bu hastalığın tedavisi eğer çocuk ve aile için özel bir plan yapıldığı takdirde oldukça kolaydır. Komplikasyonları engellenebilir. Ve yaşam kalitesi temin edilebilir.

Buna rağmen neden böyle olmadığının nedeni belli ama niçini maateesüf belli değil.


Doç. Dr. Hasan YÜKSEL

Celal Bayar Üniversitesi, Tıp Fakültesi

Çocuk Alerji Bilim Dalı ve Solunum Birimi


Cep 0 532 5487032

Monday, June 23, 2008

Çocuğunuza Tuz Oranı Yüksek Deniz Suyu İçeren Burun Spreyi Kullanmayın !!!


Sağlığa ait uygulamalar diğer tüm uygulamaların üstünde olmalıdır. Çünki bu uygulamalar direk olarak insan bedenine olan bir girişimdir. Örneğin hergün hiç detayını düşünmeden başağrısı için aldığınız bir tableti düşünün. Serüvenine şöyle bir göz atalım. Ağzınızdan bedeninize bir madde sokuyorsunuz. Midenizde açılıyor. Barsaklarınıza geçiyor. Oradan emilip karaciğerinize geliyor. Belli bir işlemden geçerek tüm kan dolaşımına karışıyor. Yanini vücudunuzun tümüne yayılıyor. Bu yolla oradan da beyne ulaşıyor. Beyninizde prostaglandin isimli bir maddenin yapımını engelleyerek ağrıyı kesiyor. Çok müthiş bir şey değil mi ? Ve çok önemli. Bu nedenle bir miktar avami tabiriyle, “hapı yutarken” dikkat etmeli. Evrenin en hassas çalışan muhteşem düzeni olan insan bedenine bir müdahele var.
Hele bu beden bir çocuk ise, bu dikkatin olması gereken derecesini herhalde tarif etmeye kelimeler yeterli gelmez. Ancak maalesef ve mateessüf ki reçete dışı satılan o kadar çok ilaç varki değil doktor reçetesi komşunun tavsiyesi ile çocuklarımız kullanıyor. Hatta bazen yazdığımız reçeteden sonra ailelerin kullanıp kullanmama konusunda en çok sordukları bu ilaç yada doğal kaynaklı ilaç dışı preperatlar oluyor. Ancak daha da vahimi bir grup varki ağızdan alınmadıkları gibi alışkanlık halinde kullanılıp duruyor. Hatta siz bu gruptan bir preperat yazsanız bile eczanede bu keyfi olarak değiştiriliyor. Bu deniz suyu kaynaklı burun spreyleridir. Bu spreylerin sıkıldığı burun sanki vücuttan ayrı bir organmış gibi uygulanan hiçbir tedavi kale alınmıyor. Son günlerde hastalarımın ve hatta çocuk uzmanı ve aile hekimi arkadaşlarımın bana sorduğu en önemli soru bu spreyler konusunda oldu.
Bir çocuğun burnu o kadar önemlidir ki. O burun çocuğun hayati için en temel olan “sağlıklı bir nefes” almasını sağlar. Aldığı havayı zararlı maddelerden süzer, nemlendirir, ısıtır, polen vs den temizler. O burun ki, yüzündeki sinüslere açılan hava borucukları (ostium denir) ile gelişmelerini ve yüzün gelişen şeklini belirler. O burun ki, orta kulağı havalandırarak iltihaplanmasını engeller ve normal duymasını ve öğrenmesini sağlar. Bu nedenle bir çocuğun burnuna sıkılan sprey ağızdan ilaçtan çok da farklı değil hatta bazen daha da önemlidir.
Bir çocuğun burun mukozasının için o kadar naziktir ki en ufak zararlıyıcıya hem şiddetle yanıt verir. Bu nedenle buruna sıkılacak sprey mukozanın fizyolojik dediğimiz doğal yapısına uygun olmalıdır. Burun yapısının bu yaşta en önemli yapısı sürekli çalışan ve salgıları temizleyen titrek tüyleridir. Bu yapının normal işlev görmesi için en önemli olan spreyin “fizyolojik” olan doğal konsantrasyonda olmasıdır. Biz buna “fizyolojik konsantarsyon” diyoruz ki bu % 0.9 olmalıdır. Eğer konsantrasyon bundan yüksek olursa “hipertonik” denir ve bu konsantrasyon burun mukozasına müthiş bir zarar verir. Piyasada satılan deniz sularının çoğu fizyolojik olan bu % 0.9 konsatrasyona kadar seyretilmiştir. Ancak bir kaçı % 2 ve üstü gibi inanılmaz yüksek bir konsantrasyona sahiptir.
Bu “hipertonik” denilen inanılmaz yüksek konsantrasyon çocuğun burun mukozasında titrek tüylerin çalışmasını engellemekte, dokuda büzüşme, yaralanma, sinüs ağızlarında faonksiyon bozukluğu ve bir çok zararlı etkiye yol açmaktadır. Özellikle viral enfeksiyon zamanlarında kullanılan bu spreyler bir de bu zararlı etkileri ile enfeksiyonun komplike hale gelmesine neden olmaktadır. Hatta çok yanlışlıkla bu tuz oranı yüksek hipertonik deniz sulu spreyler burun allerjisi olan çocuklarda önerilmektedir. Bu tuz oranı yüksek hipertonik deniz sulu spreyler çocuklarda sinüzit olma riskini arttırmaktadır. Hatta çocuğun burnunda feci bir ağrıya neden olarak asıl tedavisi için gerekli spreylerin kullanımı imkansız hale gelmektedir. Geçtiğimiz hafta bir hastam bana şöyle dedi “hocam biz sizin verdiğiniz deniz suyu çocuğun burnunu öyle tahriş etti ki biz artık hiçbir spreyi kullanamıyoruz”. Size verdiğimiz hangi sprey deyince “siz başka bir sprey yazmıştınız ama eczacımız aynı diye bize sinomarin verdi ve onu kullandık” dedi. Olay feci idi. Bir kere benim yazdığım serum fizyolojik bazlı sprey eczacı tarafından değiştirilmiş ve çocuk bundan zarar görmüş idi. Daha da vahimi asıl tedavide etken olan kortizonlu burun damlası hiç kullanılmamıştı.
Bu nedenle anne ve babalar çocuklarının burnuna sıkacakları spreye ağızlarından verdikleri şurup kadar dikkat etmelidir. Meslektaşlarımız da buna özen göstermelidir. Çocuklarının burnu onları hayata bağlayan nefes, tadı aldıran koku ve lezzet, yüz hattını veren sinüsler için hava kaynağı, işitmesi için gerekli kulağını besleyen bir organdır. Bu organa yapısına en uygun olan fizyolojik konsantrasyonda deniz suyu yada serum kaynaklı spreyler kullanmalı, “hipertonik” denilen inanılmaz yüksek konsantrasyonda tuz içeren deniz suyu kaynaklı spreyleri kullanılmamalıdır kanaatindeyim.

Doç. Dr. Hasan YÜKSEL
Celal Bayar Üniversitesi, Tıp Fakültesi
Çocuk Alerji Bilim Dalı ve Solunum Birimi Başkanı
hyukselefe@hotmail.com

Saturday, April 12, 2008

Çocuklarınızın bahar alerjisini “hapşırık” deyip geçmeyin !!!

Bahar: Alerji mevsimi geldi !


Hemen hemen her anne-baba biz çocuk alerji uzmanlarına yönelttikleri bir sorular dizisi vardır: “Çocuklarda alerjik hastalık olur mu ve olursa sık mıdır ? Çocuklarda bu alerjik hastalıklar daha önceden yok muydu ? Neden bizlerde (anne-baba) yok da çocuğumuzda var ? Alerjik hastalıklar arttı mı, hala artıyor mu ….?”.
Cevap: “Evet. Alerjik hastalıklar çocuklarda sıktır ve bu sıklık artıyor. Sizde genetik olarak var olan alerjik hastalık yatkınlığı iyi bir çevrede yaşadığınız için görülmüyordu. Ama çocuğunuz bozulmuş bir çevrede (ekolojik ortam) yaşıyor ve gelişiyor. Bu nedenle çocuklarımızda alerjik hastalıklar ve astım sıklığı giderek daha da artıyor ve hastalık ağırlığı daha belirginleşiyor. Elbette bunda çevre değişikliği baş rolü oynamak yanında beslenme alışkanlığındaki değişikliklerin, stresin, sık antibiyoitk kullanımının vs rolü var……”
İlkbaharın gelmesi ile birlikte alerji mevsimi geldi. Elbette alerji her mevsim görülebilir. Kışın ev içi ortamın alerjeni olan ev tozu akarı alerjisi vardı. Havaların ısınması ile birlikte dışarıda yaşamaya başladık ve yeni bir alerjen türü ile karşılaşacağız: Polenler ve polen alerjisi. Tabiatta yeşil ortamı sağlayan bitkilerin (çayır, çimen, ot, ağaç..) üremesinde rol oynayan erkek gametleri olan polenler çevremizi kaplayan havada bulunmaya başladı. Bu nedenledir ki polen alerjisine bağlı saman nezlesi, bahar nezlesi (= biz çocuk alerji uzmanları buna alerjik rinit deriz), alerjik göz nezlesi (buna da alerjik konjoktivit deriz) ve polene bağlı astımlı çocuklar görülmeye başladı. Bu çocuklarda bahar alerjisinde görülen en tipik bulgular burun tıkanıklığı, hapşırma, su gibi burun akıntısı, gözlerde yanma/sulanma, kızarıklık halidir. Bu bulgular haftada dört günden fazla ve tekrarlayıcıdır. Alerjik burun yakınması olan bu çocuklarda astım normalden 4-8 kat yüksektir. Yani polene bağlı astım bylguları da vardır. Olasılıkla da bu bulgular çocuklarımız da bu yıl daha ağır geçecek. Burada çok önemli tehlike var: Bunlardan ilki ve en önemlisi; alerjisi olan bu çocuklarımızın sıradan bir üst solunum yolu enfeksiyonuna bağlanarak hekimler tarafından sürekli gereksiz öksürük, nezle ilaçları ve antibiyotiklerle tedavi edilmesi. Hatta daha da vahimi bu çocukların erişkin göğüs hastalıkları, Kulak-Burun-Boğaz hastalıkları vs uzmanları tarafından izlenmeleri. ikinci bir tehlike ise alerjik çocuklarımızın tedavisinde kullanılan ilaçların gerekenden daha fazla ve bilinçsizce kullanılmasıdır.

Bu nedenle lütfen bu mevsimde sık ve süregen nezle-grip yakınması olan çocuklarınızda alerjik hastalık olabileceğini düşünün. Öküsürük yakınması olan ve can sıkıcı boyuta ulaşan çocukarda hele doktorunuz "bronşit" teşhisi koymuşsa alerjik astım olabileceğini düşünün. Bir başka yönü de düşünün: Tüm bu çocukluk çağı alerjik hastalıklarının erken teşhis konulduğu ve uygun izlendiği takdirde çok kolay tedavi edilebileceğini, yaşam kalitesini arttıracağını ve hiç bir zarar görmeyeceğini de bilin. Lütfen bu durumda bir çocuk alerji uzmanına başvurun. Burun alerjisi olan bir çocukda alerjik astımın da çok yüksek sıklıkta olabileceğini ve bu nedenle alerjinin buruna mahsus kalmayacağını unutmayın. Burun alerjisi olan bir çocuğun Kbb uzmanı değil, öksüren bir çocuğun göğüs hastalıkları uzamanı değil ... bir ÇOCUK ALERJİ UZMANI izlemelidir.

Çevrenin verdiği engellenemeyen şanssızlığı bir de siz çocuklarımıza yaşatmayın.

Çünki onlar herşeyimiz, geleceğimiz, neslimiz.....
Doç. Dr. Hasan YÜKSEL
Celal Bayar Üniversitesi, Tıp Fakültesi
Çocuk Alerji Bilim Dalı ve Solunum Birimi

Saturday, August 25, 2007

Çocuk ve Astım ve Resim: Önemli

Astım çocukluk çağında en sık görülen kronik solunum yolu hastalığıdır. Sadece solunum yolunun (burundan bronşların en sonundaki hava keseciğine kadar olan havanın geçtiği koridor) değil çocukluk çağının en sık kronik hastalıklarından birisidir. Bu sitenin “Çocuk Astım” bölümünde belirtildiği gibi hastalık sıklıkla alerjik doğaya sahiptir. Çocukların ortalama % 5-8 nin bu hastalığa hafifden ağır dereceye kadar sahip olduğunu belirtmek herhalde sıklığını anlamaya yeter. Hastalık doğası gereği çocukların oyundan, arkadaş çevresinden ve en önemlisi okuldan uzak kalmasına neden olur. Hele erken tanı konulmamış ve uygun tedavi edilmemişse bu mahrumiyet daha da artar. Bütün bunlar O’ nun gelişme evresindeki ruhunda bir yaradır. O yara ise yeryüzündeki en nadide varlık olan O’ nun vücudu gibi büyüyen ve gelişen ruhunun gelişimin engeller. Hatta biz sadece O’ nun hasta olan organlarına gözmüzü dikip ruhunu unuttukça bu daha da derin bir yara olur. Her gün kullanmak zorunda olduğu ilaçlar, kullanmayınca aileden ve doktorundan gördüğü reaksiyon, geçtiği hastane koridorları ve odaları……… Hepsi O ruhu, O benliği, O nadide goncayı biraz daha soldurur ve gelişiminde duraklama, yanlış yönlenmeye neden olur. Yaşam kalitesi de öyle. Bunları belki henüz yeterli hale gelmemiş dimağı anlatamaz. Yada anlatmak isetemez. Ama o nadide ruh kendi halini hakim olamadığı bilinç altını da katarak resimle tasvir edebilir.



Bu yazıdaki resimlerde işte siz bunları göreceksiniz. İlk resmi de en çarpıcı yönüyle hasta ve iyileşmiş halini tasvir eden bir çocuğumuza ayırdık.




Ben bütün kalbimle hayatları, mazlumlukları ve hastalıkları ile bizi eğiten; resimleri ile duygularını bizimle paylaşan astımlı çocuklarıma müteşekkir ve minnettarım. Uzun, hayırlı ve huzurlu bir ömrünüz olsun.




Sevgiyle ……



Doç. Dr. Hasan YÜKSEL
Celal Bayar Üniversitesi, Tıp Fakültesi
Çocuk Alerji Bilim Dalı ve Solunum Birimi

Saturday, July 21, 2007

Çocukluklarımızın Astımı Konusunda Onlara Verilen Sağlık Hizmeti Bir Afrika Ülkesinden Farklı Değil !!!

Hepimiz çocuklarımızı çok seviyoruz. Çünki onlar bizim herşeyimiz. Geleceğimiz. Onların sağlığı, sağlıklı bir gelecek ve kaliteli yaşama sahip bir toplum oluşturacak. Maalesefdir ki sağlıkları konusunda ne koruyucu hekimlik ne de uzun süreli hastalıkları anlamında yeterli hizmeti alabildiklerini söylemek pek mümkün değil. Bunun belki en büyük nedeni kanımca, sağlık hizmeti giderek geşisse de, bu sektörün henüz keşmekeşin devam ettiği hastane ortamı ve daha çok maddi getirinin ön planda olduğu muayenehane ortamının sağlıklı bir çocuk sağlığı hizmeti verememesinde yatıyor. Daha da vahimi bu hizmetlerin kalitesi ve doğruluğu konusunda ve uygunluğu konusunda hiç bir denetim yok. Bir çocuk özel bir muayenehanede yıllarca öksürük ve bronşit teşhisleri bir meslektaşımızca takip ediliyor. Ve yıllar sonra astımın organik ve psikososyal komplikasyonları ile geliyor karşınıza. Bir başka açıdan ise, sağlık bakanlığı bünyesindeki bir çocuk en ağır pnömoisi ile yada ağır astım atakları ile yetersiz tedavilerle en son noktada bir üniversite hastanesine gönderiliyor yada hasta ayrılıp bir başk akuruma gidiyor. Yapılan harcamalar için en yüksek ihtimam gösterilse de, zavallı çocuğun nadide bedeninde oluşan yanlış karar ve tedaviler sonucu gelişen organik hasarı ve ruhunda oluşan psikososyal travmayı düşünen, arayan soran ve hatta sorabilen olmuyor. Çok acı. Bu beni hep incitmiştir. Hala astımlı bir çocuk tedavi edilmediği için karşımıza büyüme geriliği ile gelebiliyor. Bunun nedeni bir muayenahanede yıllarca gereksiz antibiyoterapi alarak para kaynağı olarak kullanılması yada bir lokal hastanede her gelişinde ayrı hekim tarafından görülüp baştan savulması yada bir üst kurumda gereksiz kaprislerle gerekli konsultasyonların yapılmamasıdır.


Ben son zamanlarda yaşadığım vahim bir olayı bu yazıyı okuyan misafirlerimle paylaşmak istiyorum. İzmir gibi bir şehirde 2007 yılında yaşayan bir çocuk, maddi hiç bir problemi olmayan bir aile. Bu şehirde 2 tıp fakültesi, 3 sağlık bakanlığı eğitim hastanesi ve mebzul miktarda özel sağlık kurumu var. Ancak astımlı bir çocuğun çektikleri vahim. Bir babanın yardım istemek amacıyla çocuğu için doktor arkadaşına yazdığı ve bana yönlendirilen maili hiç bir katkı yapmadan aileden izin alarak size sunuyorum:


"Sevgili ............;


Öncelikle bana ayıracağın zaman ve zahmetinden ötürü çok teşekkürler.. Kızım Özge 4 veya 5 senedir Dr...........'ın koymuş olduğu astım tipi bronşiyolitten müzdarip. Başlangıçta ateşli bir soğuk algınlığı neticesinde ortaya çıkan siyonoz,taşikardi ağırlıklı gece sabaha kadar hırıltılı ataklarla, heran acile gidecek gibi alesta bekleten, kızıma ve bizlere heyecan ve üzüntü veren bu rahatsızlık;Tanrıya şükürler olsun ki eski şiddetini kaybetse de devam etmekte. Lafı fazla uzatmadan başlangıçtan bugüne uygulanan tedaviyi ve son uygulamalarımızı iletip senden yanıt bekleyeceğim.
Ventolin nebülatör tatbiki(klinikte 3 kez),3kez kortizon iğnesi tek doz, Hydrillin,Sekrol,antibiyotik şişe bitene kadar.Genel seyir krup tip önce kuru sonra bol ifrazatlı öksürük (sabah uyanınca ve uyku esnasında) nabız çok yüksek,sıkıntı nedeniyle yerinde duramama, hırıltılı ve zorlukla dışarı atılan nefes,gün boyu genel tablo sağlıklı gibiysede akşama doğru kötüye gidiş ,1 veya 2,3 gece sıkıntılı uyku,daha sonra iyileşme ancak öksürük 7-10 gün devamlı Ventolin şurup 3 kez,antibiyotik şişe bitene kadar, Sekrol, Hydrillin şurup (1 veya 2 kaşık gün boyu),kış öncesi devamlı grip aşısı Alerjik bir tepki şüphesiyle test yaptırmamız istendi,yaptırmadık.Gözlemim tamamen hava sıcaklığının düşmesiyle hastalığın hafif soğuk
algınlığı belirtileriyle(burun akıntısı)başlamasından ibaret. Bir yaz sezon sonu ani hava soğuması nedeniyle hastalık gözlemlendi. 13-14 ay boyunca Zaditen 2 mg.şurup,tbl verildi.Bırakalı 2 sene
oluyor. Bu sene soğuk havayla ilk yoklama oldu,Bactrim şurup,Ventolin ,Hydrillin ve
vitamin uyguladık.İkinci soğuk hava atağında belirtilerle birlikte denemek için bal,polen ve arı sütü karışımını sabah aç karnına az bir doz uyguladım;iyileşme tam olmasa da hastalık hafif gerileyip durdu.Sabah ve akşam az miktar uyguladım,hastalık belirtileri tamamen kayboldu
ancak sabah ve gece(sabah yoğun)bol ifrazatlı öksürük devam ediyor.Ek olarak belirtiler çok iken Ventolin şurup sabah v e gece yatarken uyguladım.

Şu tarihe kadar okul devamsızlığı 2 gün oldu.
Biraz uzunca bir gözlem aktarması oldu ise de amacım yorum yapılırken yardımcı olabilmek.
Ricam ,bu teşhisi koyan doktorumuzun büyüme ile bu hastalığın iyileşeceği yolundaki imasının ne denli doğru olduğu,broşiyolitin kızımda kalıcı hasara sebep olup olmadığı,birde tedavi şeklimizin sizlerce uygun ve kabul edilebilecek bir yöntem olup olmadığı olacak.
Bir kez daha teşekkürler.
Selam ve sevgilermle.Öpücükte Özge'den.
Ü.... P....."


Bu astımlı bir çocuk. Tedavisi ise çok kolay. Hele böyle bir sosyoküktürel varlığa sahip bir aile ile. Tedavi başlandı. Onbeş gün sonraki kontrolde mailin sahibi baba çocuğunun iyiliğini şöyle tanımladı: "Kızım bir melek gibi uyuyor".




İzmir gibi bir şehir, o şehirde 2 büyük tıp fakültesi, 3 eğitim hastanesi ve dahası.... Astımlı bir çocuk, muzdarip bir aile ve ......




Neye yarar ?






Doç. Dr. Hasan YÜKSEL
Celal Bayar Üniversitesi, Tıp Fakültesi
Çocuk Alerji Bilim Dalı ve Solunum Birimi



http://cocukalerjiklinigi.blogspot.com
http://www.cocukalerjiklinigi.com/


Sunday, March 25, 2007

Çocuklarımıza Dikkat: Allerji mevsimi erken başladı !!!

Bu yıl dünyamız giderek hızlanan ve hunharca devam, eden insan beyni ve eliyle gerçekleştirilen ekolojik zararlanmayı kaldırmadığını bize gösterdi. Hem de hiç şek ve şüphe duymayacak şeklide. Global ısı artışı ve tabii dengenin bozulması çok şeye malolacak. Maalesef. Bunun en vahim ceremesini de çocuklarımız çekecek. Giderek allerjik hastalıkların sıklığı ve ağırlığı olasılıkla daha da artacak. Ve biz neye yaradığını anlayamadığımız bu koşuşturmanın içinde dünyamıza verdiğimiz zararı arttırdıkça bu süreç daha da hızlanacak. Küçük, kapitalist ve egoist bir insan grubunun dünya hakimi olmak uğruna verdiği tatmin bilmez endüstriyel ve finansal savaşın cezasını çocuklarımız çekecek. O zavallı ve isteği dışında dünyaya getirdiğimiz; varlığımızın yegane nedeni, karşılıksız sevebildiğimiz, canımızı verebildiğimiz .... ve ne milletten olursak olalım aynı şeyleri haklarında düşündüğümüz çocuklarımız. Bizim çocuklarımız.


Global iklim ve çevre değişiklikleri atmosferik ısıyı beklenenin üstüne çıkardı. Bu nedenle yeşil ortamı sağlayan bitkilerin (çayır, çimen, ot, ağaç..) üremede erkek gametleri olan polenler atmosfere erken çıktı. Bu nedenledir ki polen alerjisine bağlı saman nezlesi, bahar nezlesi (= biz çocuk alerji uzamanları buna alerjik rinit deriz), alerjik göz nezlesi (buna da alerjik konjoktivit deriz) ve polene bağlı astım erken görülecek. Olasılıkla da bulguları çocuklarımız da bu yıl daha ağır geçecek. Burada çok önemli iki tehlike var: Bunlardan ilki ve en önemlisi bu alerjisi olan çocuklarımızın sıradan bir üst solunum yolu enfeksiyonuna bağlanarak hekimler tarafından sürekli gereksiz öksürük, nezle ilaçları ve antibiyotiklerle tedavi edilmesi. Hatta daha da vahimi erişkin göğüs hastalıkları, Kulak-Burun-Boğaz hastalıkları vs uzmanları tarafından izlenmeleri. İkinci bir tehlike ise alerjik çocuklarımızın tedavisinde kullanılan ilaçların gerekenden daha fazla ve biliçsizce kullanılmasıdır.


Bu nedenle lütfen sık ve süregen nezle-grip yakınması olan çocuklarınızda alerjik hastalık olabileceğini düşünün. Öküsürük yakınması olan ve can sıkıcı boyuta ulaşan çocukarda hele doktorunuz "bronşit" teşhisi koymuşsa alerjik astım olabileceğini düşünün. Bir başka yönü de düşünün: Tüm bu çocukluk çağı alerjik hastalıklarının erken teşhis konulduğu ve uygun izlendiği takdirde çok kolay tedavi edilebileceğini, yaşam kalitesini arttıracağını ve hiç bir zarar görmeyeceğini de bilin. Lütfen bu durumda bir çocuk alerji uzmanına başvurun. Burun alerjisi olan bir çocukda alerjik astımın da çok yüksek sılıkta olabileceğini unutmayın. Burun alerjisi olan bir çocuğunu KBB uzmanı değil, öksüren birçocuğun göğüs hastalıkarı uzamanı değil ... bir ÇOCUK ALERJİ UZMANI izlemelidir.


Çevrenin verdiği engellenemeyen şanssızlığı bir de siz çocuklarımıza yaşatmayın.


Çünki onlar herşeyimiz, geleceğimiz, neslimiz.....

Doç. Dr. Hasan Yüksel
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk Alerji ve Solunum Bilim Dalı